TRAFİK KAZASI NETİCESİ SİGORTA ŞİRKETİNDEN AZ BİR ÖDEME ALIP, 2 YIL İÇİNDE GERİ KALAN KISIM İÇİN TALEPTE BULUNMAK MÜMKÜNDÜR


TRAFİK KAZASI NETİCESİ SİGORTA ŞİRKETİNDEN AZ BİR ÖDEME ALIP, 2 YIL İÇİNDE GERİ KALAN KISIM İÇİN TALEPTE BULUNMAK MÜMKÜNDÜR

Trafik kazası neticesi sigorta şirketinden yetersiz ödeme alan kişi 2 yıl içinde geri kalan kısım için dava açabilir. Ödenen tazminat ile gerçek zarar arasında büyük fark var ise yani normalden çok düşük bir ödeme yapıldıysa, yapılan ödeme sadece makbuz hükmündedir. Bu duruma ilişkin emsal kararları aşağıda paylaşıyorum;

Yargıtay 4.HD.27.05.1999, 3367-4975

1. İbra belgesi “makbuz” olarak değerlendirilmelidir.
2. Tazminat hesaplanarak davalının yaptığı ödeme düşülmelidir.
Trafik kazasında davacının desteği ölmüş, davalı aynı gün tutuklanmıştır. Tutuklamayı takiben davacı tarafından Asliye Ceza Mahkemesine verilen dilekçe incelendiğinde davacının ceza kovuşturmasına ilişkin olarak şikâyetinin olmadığını bildirdiği ve fakat davalıdan aldığı 90.000.000 lira dışında gerekirse fazlaya ilişkin istemi ile ilgili olarak dava açacağını beyan ettiği ve bu beyanının hakim tarafından dilekçesi altına yazılarak davacı ve davalı vekiline imzalatıldığı görülmektedir. Bunun dışında davacı ve dava dışı kişilerin imzasını taşıyan “ibra” yazısındaki beyanlar da aynı niteliktedir. Anılan dilekçeler “makbuz” niteliğinde olup, KTK. 111.maddesine göre sorumluluğu kaldıran veya daraltan anlaşmalar geçersiz olduğundan davanın reddini gerektirici nitelikte değildir.
O halde, mahkemece yapılacak iş, davacı babanın hak kazandığı destekten yoksun kalma tazminatını belirleyerek, olaya uygun bir miktar manevi tazminat da takdir edilerek, davalının yaptığı ödeme düşülerek karar vermekten ibarettir. Açıklanan bu yönler gözetilmeden hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.

 

Yargıtay 11.HD. 07.10.1993, 4680-6277

İbranamenin düzenlendiği tarihten iki yıl içinde dava açıldığına göre, davacı bu ibraname ile bağlı kalmak istemediğini açıklamış demektir.
Trafik olayından beş gün sonra bu olayla ilgili olarak ibraname düzenlenmiş ve bu ibranameden itibaren iki yıl içinde tazminat davası açılmıştır. Bu durumda, davacı yolcu, ibranameye itiraz etmiş demektir. Bu nedenle davanın incelenerek esas hakkında karar verilmesi gerekir.

Yargıtay 4.HD. 06.11.1989, 9496-8440
Sigortadan para alırken ibraname veren davacının, zararın kalan bölümünü işletenden ve sürücüden isteme hakkı vardır. Tüm sorumluları ibra ettiği düşüncesi yanlıştır.
Davacı, sigortadan aldığı bedel karşılığı verdiği ibranamede, gerek sigorta şirketini gerekse araç sahibini ve sürücüyü ibra ettiğini açıklamıştır. Mahkeme bu ibra karşılığı davanın reddine karar vermiştir.
Davacının ibra ile gerçek amacı, sigorta şirketini ibra etmek olduğundan, sigorta haddine kadar para alırken verdiği ibra ile zararın geri kalan bölümünden vazgeçtiğini sigorta şirketine karşı açıklaması düşünülemeyeceği gibi, bu yolda irade açıkladığı da kabul edilemez. Bu nedenle davacı, sigorta haddi dışında kalan zararlarını davalı işletenden istemekte haklıdır. O halde tüm deliller toplanarak karar verilmesi gerekirken ibranameye dayanı

 

Yargıtay 11.HD. 18.03.2002, E.2001/10132 K. 2002/2467

Davacının, sigorta haddine kadar para alırken verdiği ibraname ile zararın geri kalan bölümünden vazgeçtiği sonucu çıkarılamaz. Bu nedenle, sigorta haddi dışında kalan zararını, zarar verenlerden isteyebilir.
Sigorta şirketine verilen ibranamedeki irade açıklaması, hem sigortacı hem de tazminat borçlusu yönünden ancak sigorta kapsamı ile sınırlı olmak üzere sonuç doğurur. Sigorta haddini aşan tutar için ise, herhangi hukuksal bir sonuç doğurması söz konusu olamaz. Zira, ibra iradesi yöneltilmiş olan sigorta şirketi, tazminat alacaklısı davacıya karşı poliçede yazılı miktardan daha fazla ödeme borcu altında olmadığından, fazlaya ilişkin ibra gereksiz bir işlemdir. Davacının gerçek amacı, sigorta şirketini ibra etmek olduğundan, sigorta haddine kadar para alırken verdiği ibraname ile zararın geri kalan bölümünden vazgeçtiği sonucu çıkarılamaz. Bu nedenle, sigorta haddi dışında kalan zararını, zarar verenlerden isteyebilir. Yani, trafik sigortacısının ödediği kısmı aşan zararını, zarar verenlerden istemesi mümkündür.

Yargıtay 4.HD. 24.05.1999, 3059-4741

1. Feragat adı altında verilen belge “makbuz” olarak değerlendirilmelidir.
2. Senetle veya diğer yollardan alınan miktarlar, gerçekleşen zarardan düşülmelidir.
Davacı, davalının kullandığı traktörün çarpması sonucu yaralanması nedeniyle tazminat istemiştir. Davalı savunmasında, davacının el yazısı ile yazıp kendisine verdiği belgeyi ibraz edip, dava açılmadan önce tazminat hakkından “feragat” eden davacının açtığı davanın reddini istemiştir.
Davalı tarafından davanın reddine gerekçe yapılan belge 2918 sayılı KTK. 111.maddesinde de ifade edildiği gibi “makbuz” olarak değerlendirilerek, davacının zararı belirlenmeli, senetle veya diğer yollardan alınan miktarlar gerçekleşen zarardan düşülmelidir. Açıklanan bu yön gözetilmeden davanın reddine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.

Yargıtay 11.HD. 02.10.2003, 2275-8707

Sigortadan alınan paranın yetersiz olup olmadığının, maddi zararın miktarı, niteliği, kusur oranlarına göre bilirkişi incelemesi yaptırılarak belirlenmesi gerekirken, ibranameye dayanılarak reddedilmesi doğru değildir.
Davacı, sigorta şirketinden bir miktar para alarak davalının poliçeden doğan sorumluluğunu ibra etmişse de, daha sonra açtığı davada, kazadan doğan maddi zararının fazla olduğunu ileri sürerek bunun tazminini istemiştir. Mahkeme, davacının delilleri toplanarak kazadan dolayı uğradığı maddi zararın miktarı, niteliği ve kusur oranlarına göre ibraname karşılığı alınan bedelin KTK.’nun 111/2.maddesi uyarınca yetersiz veya fahiş olup olmadığının bilirkişi incelemesi de yaptırılarak belirlenmesi gerekirken, geçerliği araştırılmadan ibranameye dayalı olarak davacının maddi tazminat isteminin reddi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir.